Ahmet Hamdi Tanpınar’ı kim keşfetti? 23 Aralık Pazar günkü Milliyet Gazetesi’nin Pazar Eki’nin sür manşeti “Tanpınar Neden Moda” idi. İçerde (9. sayfada) devam eden yazının başlığına ise “Ahmet Hamdi’yi keşfettik” seçilmiş.
Bu konudaki düşüncelerime geçmeden önce biraz ukalalık edeyim: Öncelikle bilinen bir şey keşfedilmez! Hayatında Amerika’yı hiç duyup görmemiş bir insan bir şekilde oralara yolu düşmüşse Amerika’yı keşfetmiş sayılmaz; olsa olsa o kişi Amerika’yı görmüş olur! Ali Püsküllüoğlu’nun Türkçe Sözlük’ünde keşfetmenin karşısında şunlar yazıyor: varlığı bilinmeyen bir şeyi ortaya çıkarmak, bulmak. Bu yazının doğru başlığı da “Ahmet Hamdi’yi Hatırladık” olmalıydı. Çünkü unuttuğunuz şeyi keşfetmez, hatırlarsınız! Ahmet Hamdi Tanpınar, düzenli olarak yayınevlerince (daha önce Adam Yayınları, şimdi YKY) yayımlandığına, kitaplar da normal seyrinde satıldığına göre, Ahmet Hamdi’yi yeni hatırlayan (keşfeden) medya oldu, okur değil.
Uluslararası bir başarı (Nobel Edebiyat Ödülü gibi) söz konusu değilse, edebiyatçının, günlük gazetelerin manşetlerine çıkarılması beni sevindirmez, ürkütür! Bugünün değerlerini hoyratça harcayan içi boşaltılmamış hiç bir değer bırakmayan medya, geçmişte kullanmayı aklına getirmediği edebiyatçılarımızı, değerlerini artırmak adına, aslında değerlerini boşaltmak için hatırlamış olmasın sakın. Bu hatırlamayı da edebiyatın önemli isimleri üzerinden yapıyor: Orhan Pamuk, Atilla İlhan, Hilmi Yavuz, Çetin Altan, Doğan Hızlan. İçlerinden bir Doğan Hızlan, edebiyatın modaya, aslında -medyaya- kurban verilmesine içi elvermeyerek, yüreğimi rahatlatan şu sözleri ediyor:
“Tanpınar’ın moda olmasını anlamakta güçlük çekiyorum. Çünkü onun hakkında çok iyi yazılar 20 yıl önce yazıldı. Hepimiz de okuduk. Yanlış anlamayın, eserleri de kendisi de çok sevdiğim bir edebiyatçı. Ama bazı adların modalara kurban edilmesine göz yummak istemiyorum.”
Edebiyatın soluk alıp verdiği yer, günlük gazeteler değil, edebiyat dergileridir. Edebiyat, günlük gazetelerde soluk almaz, solar diyorum.
Şubat 2002