Gel gir dedi bu ateş
Gece parlak bir aydan düştü içime
Yeryüzü sesiyle sarhoş bu gökkubbede
Düşünün peşinde budala bir derviş sayıldım
Döndüm, bir şarabi bir gümüş
Döndüm içimde ah aşk ile
Gel gir dedi bu ateşte
Yanarken döndüm, dönerken yandım
Öldüm gündüz güneşte, doğdum
Ayın kederinde dirildim yine
Baktım dünya telaşıyla geçerlerken bahçelerden
Arkalarında hazin bahçeler kalmış geçenlerden
Giydim Keremin öksüz gömleğini üzerime
Bir korlara kestim ateşte bir soğuk küllere
Dönerken benim gibi ah başka pervanelerle
Gel gir dedi bu ateşin
Gece yanan korlar kanatları
Koşan cümle sarhoş pervaneleri
Doldular karanlığa doldular ışıkla
Vurarak geceye alevden suretleri
Dönen gamla gökkubbenin altında ustaları
Cana gelen aydınlıktan tanırlar aşkı
Gel gir dedi bu ateş
Gözyaşının bir damlasından tutuşur
Gönülde efkar ve keder besler alevleri
Yüzümde güzel yüzlü Alileri gördüm
Aktı gitti bulanıklığım akan bir su ile bir
Coşkulandı uzak bir ağaç dalı küçük bir yel ile
Sarhoş oldu içim, döndüm
Ah diye diye ışıklar içinde
Kül oldum bir vakit közün sarıldım çevresine
Benim için aşktır ah çünkü tek mucize
Gel gir dedi bu ateşte
Heves et bir kere yanmaya
Gir yüreğin perişan bahçesine
Ağla, ağzında tek bir isimle
Ve de ki yok dünya üzerinde
Aşktan daha güzel bir bahane
Kerem misali söyleye söyleye
Tutuşup içinde sözün ateşinde
Gel gir dedi bu ateşin
Dönüyor duran her bir gönül pervanesi
Aşkı tanır aşkı söyler sadece
Hem pervanedir hem ateş kendine
Hem ayandır hem gizli herkese
Dahi güneşi ve ayı bir giymişler üzerlerine
Kitap-lık, sayı 148