Sevgili Hüseyin‘im,
„Eski zamanların şairi“ demişti ya benim için sevgili Haydar Ergülen, ben bunu biraz da „Eski değerlerin sözcüsü, eski değerlerin ağıtçısı“ olarak anlıyorum.
Eskiden büyük yoksulluklar içinde insanı ayakta tutan bir değerdi mesela „iyi insan olmak“ değeri, „namuslu, dürüst insan olmak“ değeri. Bir adamı bir komşusu şöyle anlatırdı mesela uzaktan gelen uzak bir tanıdığına, akrabasına: „Komşum yoksuldur, ama çok namusludur“. Yoksul komşuyu karşıdaki insanın gözünde yücelten ve ayrı yere koyan bir ayrı meziyet olarak sayılırdı bunlar. Karşılığı parayla pulla ölçülemeyecek değerlerdi „iyi“, „namuslu“ olmak! Bu değerlerin içi boşaltılınca geriye ne kaldı yoksul adamın elinde: Sadece yoksul olmak! Yoksul olmak bir şey yapmamak, elinden bir şey gelmemek olarak anlaşılıyor kapitalist literatürde.
Bu değerlerin arkasından hepimiz, iyi komşuluk, yardımseverlik, dayanışma gibi değerlerimizi bir daha geri kazanmamak üzere yitirdik. Komşusunu zora karşı sahiplenen, zorbalara karşı koruyan anlayıştan, komşusunu satan, onu zorbalığa direnmeden kendi elleriyle teslim eden anlayışa böyle geçtik. Sözün kıymeti o yüzden yerlerde. Söz artık gerçekten meclisin dışında. Çünkü sözün söylendiği, dinlendiği artık bir meclis kalmadı. O yüzden şiir artık „denizden çıkmış bir balık gibi“ ancak ağzını açıp kapayabiliyor, yani yerde can çekişiyor. Çünkü şiir adına dolaşan şiir gerçek şeyler söylemiyor. Çünkü canı acıtan söz söylenmiyor. Çünkü şiir tatlı sözlerle dışarı çıkardığı yılanlarla kol kola. Çünkü devletin kaşlarını çatmasına sebep söze „namus“ olarak bakan o bakış yok. Yayınevleri kitabımı basmıyor diye şu kadar koymuyor bana, değilmi ki bir Ahmed Arif kitabı bile ancak popüler orta yaşlı bir başka şairin aracı olması ile çıkabiliyor. Değilmi ki devletin kurduğu idam sehpasından son anda kurtulan şairim öfkesini unutup -ki unutmamak görevi vardır şairin- devletin etkinliğinde boy gösteriyor.
„Eski zamanların şairi“ demişti ya benim için sevgili Haydar Ergülen, ben bunu „Eski değerlerin sözcüsü, eski değerlerin ağıtçısı“ olarak anlıyorum bugün sevgili Hüseyin, ve „iyi insan olmak“ , „namuslu insan olmak“ , gibi değerlerin gerçek değer olduğu eski zamanlarda kıymetliydi „söz“ dediğin, şairlik dediğin, diyorum.
Ne güzel söylemişsin öyle Hüseyin‘im „Karakoç usta gibi devlete ve hayata karşı soylu duruş“ diye… „Bu soylu duruş“, bu has şairlik bu değerlerle mümkün (dü) ancak.
27.12.2011
Kapitalist sistem bizi bizden almış da farkında değiliz. Yazıyı okurken çocukluğum gözümün önüne geldi.